Mehmet Fuat ERGÜN & NEDEN YAZIYORUM?

Yetmişi aşmış yaşam tecrübelerimden, bana okuma, düşünme, araştırma, sorgulama yetisi veren, ülkemizin önde gelen ilim yuvası İTÜ’den mezun olmam; sırasıyla, Gölcük Tersanesi, Maysan Amortisör Fabrikası, OYAK Renault Otomobil Fabrikası, Anadolu Lift Forklift Fabrikası, Vestel Elektronik Fabrikası ve 25 yıllık Romanya yöneticilik hayatıma sığan 50 yıllık birikimlerimle; 23 yıldır siyaset yapmadan, her türlü inanca saygılı biri olarak yazıyorum.

Yazmamda en önemli amacım; malın, mülkün, paranın zekatı oluyor neden bilginin zekatı olmaz düşüncem yatmaktadır.

Yazıyorum, bilgilerimin benimle toprak olmasın diye yazıyorum.

Nasıl bir garibanın gönlünü aldığımızda, kalbimizde ferahlık duymanın, tadını, zevkini alma heyecanıyla hiç bir karşılık beklemeden yazıyorum.

Çıkar beklemeden, egoyu, nefsi ön plana almadan yapılan her işin bereketine inanarak yazıyorum.

Niyetler, amellerden önce gelir, düşüncesiyle yazıyorum.

Ama toplum içinde, gördüklerimle beni düşündüren, bu insanlar nasıl yaşadıklarını zannediyorlar düşünmekten kendimi alamıyorum.

Kısaca üzüntülerimi söyle sıralamaya çalışacağım.

– Yaratanın ilk emri oku olmasına karşı okumamaktan.

– Özellikle toplumda alışkanlık haline getirdiğimiz birinin ak dediğine diğerinin kara demesinden.

– Cahil insanların, bol bol eleştirmeyi adet getirerek, yapıcı eleştiri yapmamasından.

– Cahillerin, eleştirileriyle kendini akıllı sanmasından.

– Okumamaktan doğan cahilliğimizle haklı haksız eleştirmelerimizden.

– Yaratanın aklını kullan kullanmazsan sana, ve toplumun başına çirkef boca ederim demesine karşın aklımızı kullanmayarak, beynimizi birilerine kiraya vererek dünyadan, ilimden bir haber serseri mayın gibi dolaşmaktan.

– Yaratanın işi ehline verin emrine karşın ehil olmayanlara ulufe dağıtmamızdan.

– Yaratanın karar vereceğiniz zaman istişare edin, kararlarınızı danışarak verin demesine rağmen bu emri yerine getirmemizden.

– Yaratanın bir gönül alın, garibanı, fakiri, muhtacı, yetimi gözetin derken, hep benim olsun hırsıyla birbirimizi yemekten.

– Haz ve tez (hız) duygularımızla kendi çıkarlarımızı ön planda tutarak, milyar kere milyar bir ihtimalle biz insanlar için yaratılmış bu güzel dünyamızın içini oyup yaşanmaz hale getirmekten.

– Günde beş vakit namazla günlük, Cuma namazla haftalık, Ramazan oruçla yıllık, Haca giderek ömür boyu günahlarımızın af olacağına inanarak cennetin anahtarını elde edeceğimizden.

– Vur patlasın çal oynasın havasında dünya nimetlerine aç gözle saldırarak onun bunun hakkını yememizden.

İnananlar için söylüyorum. İnanmayanlara bir sözüm yok.

Yazılarımın özü; biz, dünyaya gelirken, akıl, vicdan, iradeyi, yaratılışımızın temel yapısı iyiye, doğruya ve güzele yönelik doğuştan gelen yatkınlığımız olan fıtratımıza Yaratanımızın, bilgisayar programımıza yüklemiş olması yatmaktadır.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir