Mehmet Fuat ERGÜN & BUGÜN BAYRAM SEVİNCİMİZİN HABERCİSİ ARİFE
23 senedir yazıyorum.
Unutmamanın ana formüllerinden biri tekrar etmektir.
Bu prensibe uyarak; eski yazdıklarımdan zamanımıza uygun olanları tekrar elden geçirip sizlere sunmaya çalışıyorum.
Seneler önce arife ve bayram özlü bir yazımı sizlerle paylaşmak istedim.
Yazılarımın içinde konudan konuya geçerek sizleri bilgilendirmek isteğim yatar.
İşte bu yazılarımdan biri.
” Daha nasıl akıl etmiyoruz?
Daha nasıl düşünmeyerek sorgulamıyoruz?
İnanan insan için elinde ilahi sağlıklı yaşam reçetesi bir kitap var.
Belki diyeceksiniz; yine bu Fuat din tacirliğine soyundu.
İnanın her seferinde söyledim. Yine tekrarlıyorum.
Ne olursan ol. İstersen ateist, istersen pagan. İstersen Hindu dinlerinden; her türlü inanca insan olduğun için saygılıyım.
Gelelim yukarda bahsettiğim sağlıklı yaşam reçetemize.
Nasıl doktor yazısı dediğimiz reçeteyi anlayamıyorsak; Arapça okuduğumuz Kuran reçetesinde anlayamayız. Anlamak için mealleri sindire sindire okumalıyız.
Meallerden okuyacağız ama hangi meali?
Yüze yakın Türkçe mealin çoğu, kopyala yapıştır şekle getirilerek suyunu çıkardılar.
Yine de mealleri, anlamını bilmeden Arapça okumaktan daha yararlı olduğuna inananlardanım.
Ne der? Allah kelamı,
Yaratırken kompüterine yüklediğim, akıl, vicdan ve iradeni kullan. Bu reçeteyi günde üç defa tok karnına değil, bu reçeteyi daima kullan.
1- Aklını kullan. Sen ol, toplum olsun aklını kullanmayanların başına çirkef boca ederim der Yaratıcı.
2- Düşün ve sorgula. Hatta Yaratanını bile.
3- Oku. Peki reçetenin ilk emir oku geldiğinde, kitap yok neyi okuyacağız? Hiç düşündünüz mü?
Evet okuyacağız, kainatı, insanı, tabiatı ve reçetemizin ayetlerini.
4- Nefsini, egonu yani kendi çıkarını ön planda tutma.
5- Reçetenin çok yerinde tekrarlanan, aklımıza kazınan yardımlaşma. Reçete diliyle infak.
İstersen, senelerce ibadetlerini aksatmadan yap, ama insan olsun hayvan olsun infaksızsan boşa;
nafile ömür sürdün der, bu ilahi reçete.
Konuyu, Ramazan yani orucun güzel sonu bayrama getireceğim.
Bayram sevinç ve neşe demek.
Oruç ise nefsi terbiye, egoyla mücadele etmek demektir.
Ramazan ayına başlarken, sağlığımızın sigortası oruç başlıklı yazımda kısa ve öz, orucun vücudumuza bilimsel yararlarından bahsetmiştim.
Gelelim bayrama.
Her sevinç ve neşenin bir ön habercisi vardır.
İşte biz bu haberciye arife diyoruz.
Bugün arife. Bayramın müjdeleyicisi.
Ne diyor reçetemiz? Nefsinle, egonla mücadelenin sonucu senin bayramın olacaktır.
Her birimiz yaşamımız boyunca sevinç ve neşe dolu bayramlar yaşadık.
O kadar özlemini çektik ki ah! Nerde o eski bayramlar demekden kendimizi alamadık.
O çocukluk günlerimizde..
Bayramlar sanki bizler içindi.
Ne kadar yaşlanırsan yaşlan kendini meydana getiren madde ceset, içinde mevcut enerji yani manevi ruhtan müteşekkilsin.
Einstein’ın meşhur formülü
E = m x c2
E = Enerji, ruh
m = Madde, ceset
c = Işık hızı, zaman
Işık hızının zamanla ilgisini belki ilk defa duyacaksınız. Hızlandıkça zaman az akar. İkizler paradoksu. İkizimizin biri dünyada kalsın. Diğeri ışık hızına yakın bir hızla iki senelik bir yola gitsin. Döndüğünde, kendisi iki yaş almış olmasına rağmen dünyadaki ikizi babası, hatta dedesi yaşında olacaktır.
Kâinatta ışık hızını kullanarak zamanla oynayabiliyorsunuz.
Zaman, (m) vücudumuzu eriterek yaşlandırır, ölüme sürükler.
Ama zamanın ruhumuza (c) etkisi yoktur.
Ruhumuz daima gençtir, diridir
Bayramlarımızın bizlere en büyük mirası genç kalan ruhun komutasında olan vücudumuza, enerji enjekte etmesidir.
Bu günlerin kıymetini bilenlerden olalım.
Geçmiş geçti gitti. Gelecek kim bilecek?
Ama şimdi var. Şimdiyi yaşıyoruz.
Şimdinin bayramını bayram tadında geçirmek önemli olan.
Bayramlarımızı bayram tadında geçirmek istiyorsak; işimiz düştüğünde, çıkarımız için, egomuz için zaman zaman aradığımız eş, dost, akraba ve yakınlarımızı hiç olmazsa bu bayram arayıp hal hatır soralım.
Bir ihtiyacı varsa gidermeye çalışalım.
İşte o zaman eski bayram özlemini bu bayramda tadını çıkarmış oluruz.

