Osmanlı Avrupası’nda Bölücülük Cerayanı
“Osmanlı Avrupası’nda Bölücülük Cereyanı. Makedonya Komitacılarının Anıları” (Selenge Yayınları, İstanbul, 2021) iki Türk tarihçisi olan Doç. Dr. Mümin İsov ve Doktora Öğrencisi Ergun Hasanoğlu’nun eseridir. XX. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Makedonya bölgesindeki Bulgar devrim hareketine adanmış geniş bir belge seti seçmişler, Türkçeye çevirmişler ve notlarla birlikte temin etmişlerdir. Kitap, sırasıyla Damyan (Dame) Gruev, Dr. Hristo Tatarçev, Ivan Garvanov, Boris Sarafov ve Görçe Petrov’un anılarını sunan toplam 5 bölümden oluşmaktadır. Adı geçen şahsiyetlerin ilk ikisi, İç Makedon-Edirne Devrimci Örgütü’nün (VMORO) kurucuları arasında yer alıyor.
1293 Harbi’nden (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonra Bulgar devleti, özerk Bulgaristan Prensliği şeklinde yeniden canlandırıldı, ancak Berlin Kongresi’nden sonra Bulgarların yaşadığı geniş topraklar Prensliğin sınırlarının dışında kaldı. O topraklardaki Bulgarlar, bağımsızlık ve/veya Bulgar devletine bağlanma mücadelelerini sürdürdüler. Bu mücadelelerin en önemlileri, Makedonya bölgesinde ve Trakya’da yaşayan Bulgarların verdiği mücadelelerdi.
Kitapta anıları sunulan beş kişi, Makedonya coğrafyasındaki toprakları Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayırma hareketinin önde gelen isimlerindendir. Bu coğrafi bölge, bugünkü Kuzey Makedonya Cumhuriyeti, Yunanistan ve Bulgaristan’da topraklar kapsamaktadır. Buna rağmen, bu beş kişinin ve bölgedeki devrimci hareketin diğer tüm örgütçülerinin kendilerini Bulgar olarak tanımlamaları dikkat çekicidir. Makedonya bölgesindeki Bulgar okullarından mezunlar, dinen Bulgar Eksarhlığı’na bağlılar, Osmanlı ve döneme ait diğer tüm belgeler gösteriyor ki o dönemde Makedonya’daki Slav nüfusu Bulgar dilini konuşan Bulgarlardan oluşuyordu.
Bu anlamda Makedonya bölgesinde kendi yapısı, yerel komiteleri ve örgüt üyesi bulunan devrimci örgüt ile Bulgaristan arasındaki siyasi, askeri ve manevi ilişki şaşırtıcı değildir.
Bağlantıların siyasi boyutu, önde gelen ayrılıkçıların Bulgar okullarında aldıkları eğitim (örneğin Selanik’teki Bulgar lisesi), Bulgaristan ve Bulgar toplumu ile temaslar ve daha da önemlisi siyasi elitleri ve ordusu ile olan temaslar, bunun yanısıra Sofya’dan aldıkları destekti. Sofya, Makedonya bölgesinin devrimci hareketinin yayınlarının yayınlandığı merkezdi, ayrıca orada bugünkü Kuzey Makedonya topraklarından gelen insanların hemşehri dernekleri de vardı. Kitapta yayınlanan belgelerin ve örgütün mühürlerinin bir analizi, devrimci fikirleri yaymak ve aynı bölgelerde Bulgar nüfusunun öz savunmasını yapmak için oluşturulan “Bulgar Makedon-Edirne Devrimci Komiteleri” gibi isimlerin kullanıldığını ortaya koyuyor.
Askeri-teknik açıdan, devrimci hareketin önde gelen isimlerinden bazıları Bulgar askeri okullarında eğitim görmüş veya Bulgar ordusunda görev yapmıştır. Bunların arasında Makedonya bölgesindeki devrimci hareketin en önemli lideri Gotse Delcev, Makedonya-Edirne Yüksek Komitesi (VMOK) başkanları Boris Sarafov ve general Ivan Tsonçev, Hristo Çernopeev, albay Boris Drangov, teğmen Ivan Kamburov ve voyvoda (komitacı) olan teğmen Sofroniy Stoyanov yer almıştır. Mümin Isov ve Ergün Hasanoğlu’nun kitabından da Makedonya’ya giren çetelerin (birliklerin) çıkış veya lojistik noktalarının Köstendil, Dupniçe, Cuma-i Bâlâ (Yukarı Cuma, bugün Blagoevgrad) gibi Bulgar topraklarındaki şehirler olduğu anlaşılıyor.
Manevi olarak bağlantı, Makedonya bölgesinde gizli devrimci komiteler ile Osmanlı ve Bulgar makamları tarafından resmi ruhani kurum olarak tanınmış olup o topraklarda Bulgar kimliği bilincine sahip nüfustan sorumlu olan Bulgar Eksarhlığı arasındaki etkileşimde kendini göstermiştir.
Bulgar Eksarhlığı ve İç Makedon-Edirne Devrimci Örgütü’nün aynı doğrultuda hareket ettikleri, ancak amaçlarına iki farklı yoldan ulaşmaya çalıştıkları sonucuna varılabilir. Bulgar Eksarhlığı, manevi ve kültürel-eğitimsel faaliyetlere, devrimci örgüt ise çetecilik ve silahlı mücadeleye başvurdu.
Örgütlerin adlarında, örneğin 1896’dan sonra kabul edilen ‘Bulgar Makedon-Edirne Devrimci Komiteleri (BMORK) adında olduğu gibi, “Bulgar” tanımı sıklıkla bulunur. Ancak bazen bu gizli örgütlerin eylemcileri, Bulgaristan’ın komşu ülkelerinde olumsuz bir tepkiye yol açmamak için Bulgaristan ile olan bağların kamuoyuna açıklanmaması isteğinde bulunmuşlardır. Adlarında “Bulgar” sıfatının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, etkinlikleri, Avrupa’da kalmış bu iki Osmanlı toprak parçası olan Bulgar nüfuslu Makedonya ve Edirne bölgelerinin kaderini birbirine bağlamıştır ve örgütlerin milli Bulgar karakterinin ispatıdır.
Dame Gruev, anılarında İtalya’nın farklı bölgelerini birleştiren Giuseppe Garibaldi ve Giuseppe Mazzini gibi İtalyan devrimcileri örnek alarak “iki Bulgar”ı birleştirme arzularından da açıkça bahsetmektedir. Makedonya ve Trakya hareketi ile Bulgaristan arasındaki organik bağın bir başka kanıtı da Makedonya ve Edirne’den gelen tüm mültecilerin Bulgaristan’a yönelmesidir.
Kitabın ikinci bölümü, Makedonya bölgesindeki devrimci hareketinin bir başka önemli eylemcisi olan İvan Garvanov’a ayrılmıştır. O dönemde Makedonya bölgesinde faaliyet gösteren Sırp ve Yunan çeteleri girdikleri köylerdeki insanlara zorla kendilerini Sırp veya Rum ilan ettirmekteydi. Böylece bölgedeki Bulgar unsurunun etkisini azaltmaya çalışıyorlardı.
Boris Sarafov’un anılarını içeren üçüncü bölüm en uzun olanıdır. Boris Sarafov, 1872 yılında Makedonya bölgesinde doğdu. Bugün doğum yeri Bulgaristan sınırları içindedir. Bulgarların Makedonya’daki hareketi için aktif bir şekilde para toplardı. Bulgar generali İvan Tsonçev ile birlikte, Bulgar ordusunda Makedonya’ya subayların gönderileceği subay toplulukları kurdu.
Dördüncü bölüm, Bulgar Makedon-Edirne Devrimci Komitesi başkanı Hristo Tatarçev’in renkli şahsiyetine adanmıştır.
Son bölüm Georgi (Görçe) Petrov’un anılarını içeriyor. VMORO’nun devrimci gazeteler çıkardığı Sofya’daki yurtdışı temsilcisiydi.
1903’te İlinden-Preobrajenie (Başkalaşım) ayaklanmasının bastırılmasından sonra Makedon- Edirne hareketinde derin ideolojik, kişisel ve diğer krizler meydana geldi. Eylemcilerin çoğu, özerklik elde ederek Bulgaristan’la birleşme modelinin tekrar edilemeyeceğini anladı. Bu model, 1885 yılında Doğu Rumeli tarafından uygulanmış ve o zamandan beri Büyük Güçler ve diğer Balkan ülkeleri, Bulgaristan’ın etkisinin artması anlamına geleceği için tekrarlanmasına izin vermemekte kararlıydı. Dr. Hristo Tatarçev, VMORO’nun hedefi olarak Bulgaristan’a doğrudan bağlanmanın değil, Bulgar unsuru öncelikli Makedonya’nın “özerkliği”nin seçilmesinde tam da bu sebepler bulunduğunu açıkça belirtti.
Kitapta hatıralara okuyucuya bahsi geçen kişileri tanıma fırsatını veren çok sayıda fotoğraf, belgelerin tıpkıbasımları ve mühürlerin tabloları eklenmiştir. Eserin oluşturulmasında Bulgar ve Türk devlet arşivleri, söz konusu döneme ait Bulgar süreli yayınları, Bulgarca ve Türkçe hatıralar ve tarih araştırmaları kullanılmıştır.