HAMDİ YILMAZ & TİAD’IN gerçekleştirdiği İş Forumu’nun yankıları: Eski korkuların esiri olmayalım

Geçen hafta TİAD, Prahova Ticaret ve Sanayi Odası ile muhteşem diyebileceğimiz bir etkinlik gerçekleştirdi.

Etkinlikten sonra bazı iş adamlarımız ile konuştum, acaba onlar ne düşünüyorlardı? Onlar anlatırken, ben 15 yıl önceki yazımı hatırladım. İş adamlarımızın etkinlikle ilgili düşüncelerini aktarmadan önce gelin o yazıyı okuyalım:

***

*Bu yazı 2 Eylül 2009 tarihinde yayınlanmıştır

VAAD BOL AMA

İzmir’de açıklama yapan Romanya Ekonomi ve Finans bakan yardımcısı Gheorghe Marin, kendisine Romanya’daki 10 bin Türk işadamının sorunlarını aktaran İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’a hitaben diyor ki, “İşte size kartımı veriyorum başı sıkışan beni arasın” ardından da ekliyor tabii, “Türk işadamları Romanya’ya yatırım yapsın”.

Niçin yatırım yapacak Türk iş adamı Romanya’ya?

Küresel ticareti kurallarına göre yapan tuzu kuru büyüklere denecek bir şey yok. Onlar belki gemilerini dağdan aşırırlar. Ama birkaç yüz bin dolar harcayarak Romanya’ya giden Türk, karısını yanına getiremiyorsa, bırak karısını kendisi serbest dolaşamıyorsa niçin gelsin?

Sayın Marin’in samimiyetinden zerre kadar şüphem yok. Esasında hiçbir Romen politikacının Türklere bakış açısındaki samimiyetten şüphem yok. Bunu da ben bütün samimiyetimle söylüyorum. Gerçekten yok ama, aynı samimiyetle soruyorum, Türkçe isimli gördüğü dükkâna hemen dalan, istediği kadar rüşveti alan, aynı zamanda da yasalara karşı görevini yapıyor havası vermek için minimum yasal cezayı yazan vergi memurları ile dolu bir ülkeye Sayın Marin kendisi gidip yatırım yapar mı?

Denecek ki, “Doğru iş yapıyorsa vermesin kardeşim!”

Ben de böyle diyorum. “Vermeyin!”

“Böyle yapınca bin euro ile kurtuluyoruz. Diğer türlü, istediği bahaneyi buluyor ve 5 bin euro ceza yazıyor.” Ne diyeceksin, böyle söyleyene?

Böyle bir olayda direnen işyeri sahibine işyerinde kullandığı tuvalet kağıdının kalitesiz olduğu, çalışanların bilmem nerelerini tahriş edebileceği gerekçesi ile ağır bir ceza yazıldığını duymuştum. Yani sen istediğin kadar dürüst ol, yasalara uygun iş yap kontrolcü istediği bahaneyi kolayca buluyor.

Romanya’daki yasalara göre, 8 civarında kurum denetleme hakkına sahip. İşyerleri bazen aynı gün birkaç kurumun elemanlarını gönüllemek zorunda kalabiliyorlar.

Bu tür iddialar ağır bir iddia. Belge olmadan yazılıp konuşulmayacağını bilecek kadar da mesleki tecrübemiz var. Ne var ki, maalesef rüşvetin belgesi olamıyor.

Ancak, bu irin deşilmeli. Gerekiyorsa birileri bu irini deşmenin bedelini ödemeyi göze almalı.

İsteyen Romen dostlarımız tebdili kıyafet yaparak sadece Bükreş- Afumati yolu üzerindeki yabancı iş yerlerine girip konuşarak bunu teyit edebilir.

Demem o ki, Romen dostlarımız yatırımcı çekmek için önce kendi tarlalarındaki ayrık otlarını temizlemeli.

***

Üstelik o sıralar Schengen işi yine gündemdeydi ve Hollanda’nın Bükreş Büyükelçisi alenen “Braşov’un dağlarında villa ve lüks araç sevdalısı gümrükçülerinizin bir otobüs dolusu Ukraynalı’yı Avrupa’nın içlerine doğru salmayacağının garantisi var mı?” diye soruyordu.

Hatta o günlerde sızlanan her iş adamımıza sayın Ekonomi Bakan Yardımcısı’nın telefonunu verdim. Çünkü kendisi ile bizzat konuşmuş ve yazıda sorduğum soruyu yüzüne karşı da sormuştum.

Ki Bakan Yardımcısı yine o günlerde rüşvet aldıkları gerekçesi ile Ploieşti’de cezaevinde bulunan kişilerden bahsederek devrin değiştiği anlamına gelecek sözler söylemişti.

Bakan Yardımcısının telefonunu verdiğim her iş adamından, “Aman Hamdi Bey, arayalım da yarın tepemize mi çullansınlar?” sorusunu soruyordu.

***

İş adamlarımızın muhteşem geçen Prahova İş Forumu ile görüşlerini almak isterken, dinlediklerim bana yukarıda anlatılan günlerin ruhunun iş adamlarımızın üzerinde dolaştığı intibaına kapıldım.

Aldığım cevapların özeti şöyleydi:

“Her şey güzeldi. Prahova’nın bütün yetkilileri bir aradaydı. Gümrük, Sağlıkçı, Polis, Belediye vs her kurumun temsilcisi karşımızdaydı. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Ama biz iş insanları olarak bu fırsatı değerlendiremedik.”

Birisine “Niye öyle düşündünüz?” diye sordum.

“Hamdi Bey, o kadar yetkilinin hiç birisine bir tek de olsa soru soracak bir babayiğit çıkmadı aramızdan. Bu cesareti hiçbirimiz gösteremedik. Türk ve Rumen yetkililerin bu başarılı organizesinin hakkını veremedik. Bundan sonra yapılacak bu tip toplantılarda bunun tedbirini almalıyız ve aynı hatayı tekrarlamamalıyız.” diye konuştu.

Soru sormaktaki çekincelerini ise, “Soru sorarsak, sıkıntılarımızı aktarırsak, yarın işyerlerimize damlayacaklarından ve sorduğumuz sorunun hesabını vereceğinden çekindik.” dedi.

Demek ki, 15 yıl öncesinin ruhunun aramızda dolaştığı şeklindeki korkuyu yenmeliyiz.

Elçiye zeval olmaz derler, bize de dinlediklerimizi aktarmak düştü.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir