Mehmet Fuat ERGÜN & TORUN
Bilemem bugüne kadar başlığı torun olan bir yazı kaleme alındımı?
Bugün içimden geldi. Romanya’da öz babasız, kızımın, hem baba, hem anne rolünü üstlendiği; ilkokul son sınıfta dersleri başarılı torunum Rüzgar’ın özlemiyle efkarımdan bu yazımı kaleme almak istedim.
Şimdi bana deseler “kırklı yaşlarına döner misin?”
Torun sevgisinden mahrum olacağım için zor kabul ederim herhalde.
Yetmişli yaşımı aştım.
Geçmişime döndüğümde çok anılarımı hatırlayamasam da dedem, anneannem, babaannemle olan o güzel doyumsuz hatıralarımı unutamıyorum. Bir de üstelik anneannemi altı yedi yaşlarında; annemin babası dedemi sekiz yaşlarında birer kez görmeme rağmen.
Aneannem ve annemin babasını ben yedi, sekiz yaşlarında; eskiye göre yaşlı şimdiye göre genç yaşta, kırklı yaşlarda rahmetli oldular. Anneannem rahmetli olduktan sonra Adana’ya bizi ziyarete gelen dedemin, benim elimden tutup belediye otobüsüyle dolaştırması nasıl unutulur?
Anneanemin, Malatya’da bir bayram sabahı o yokluk dönemlerinde evindeki son bir kalaylı bakır tas mevlana şekerini cebime boca etmesini; elinde para olmadığından, benden beş altı yaş büyük dayımın bayram harçlığını, dayım istemese de ondan alıp cebime koymasını nasıl hatırlamam?
Kardeşimle benim küçüklük resmimizi büyütüp baş ucuna asan babamım babası dedem ise; ne zaman Malatya’ya gitsem, beni gördüğünde “Fahat bu resminize baktıkça hep ağlıyorum.” diyerek göz yaşı dökmesini;
divanda ayaklarını sarkıtarak, beni ayakları üzerinde hoplatmasını, yere yatarak sırtını ayaklatmasını hiç unutamam.
Babaannemle gelince. Anneden çok sevilir mi? Annede disiplin var. Babaanne toleranslı.
Anneyle gece gündüz beraberdik. Babaannemle tatillerde. Tabii özlem doluyum babanneye.
Can atardım tatillerde Adana’dan Malatya’ya kara trenle gidip babannemle kavuşmaya.
Sabahları ineği olan komşudan taze süt bularak, içirmesini. Çok sevdiğim ön bahçemizde bulunan içi yumuşak beyaz elmayı yastığımın altına koymasını.
Hemen hemen gün aşırı kömür pazarında 25 kuruşa Adana dürüm alıp yedirmesini.
Her seferinde tatil dönüşlerimde trende babanneden ayrılma hüznümle hıçkıra hıçkıra ağlamalarımı.
Şimdi bu torun konusu da nereden çıktı diyeceksiniz?
Tam on iki senemizi beraber geçirdiğimiz, zaman aşımı gözetmeksizin oynayarak bütünleştiğim kızımın oğlu torunum Rüzğar..
Romanya’da görevimden dolayı zaman zaman kısa dönemlerle beraber olduğumuz beş yaşında oğlumun oğlu torunum Aybars.
İnanın benim enerji kaynaklarım.
Onlarla hayat bir başka tatlı.
“Torun baldan tatlı derler.” Baldan daha tatlı ancak torunlarımız olabilir.
Her gün yüzlerce “Dede! Dede! Dede!” demelerini. Beni yönetecek kadar zekalarını. Biraz yanlarından uzaklaşam, ağlamaklı hallerini;
”Dede sen olmazsan ben ölürüm.” derken sarılarak sırtımı sıvazlamalarını unutmak mümkün değil.
Hele üç, dört yaşlarında, annesine, “Anne Hallah neden bizi bu dünyaya habis etti” sözünü..
Dedelere, ninelere sesleniyorum. Torunlarınızla bütünleşin, oynayın. Yaşamın tadını alın.
İnanın yaşlandığınızı fark etmeyeceksiniz.
Yoksa bu günleri çok arayacaksınız.