Taşnaklardan Sovyetler’e acı miras: Belgelerle yüz yıllık Revan’ın Türksüzleştirilme operasyonu
1826-1828 Rus-İran Savaşı’nda İran yenildi. 21 Şubat 1828’de Tebriz yakınlarında yapılan Türkmençay Antlaşması’na göre İran, Revan, Talış ve Nahçıvan Hanlıklarını Rusya’nın yönetimine bıraktı.
Yayılma siyaseti güden Ruslar Kafkasya’da Osmanlı nüfuzunun dışında kalan yerleri ele geçirmeye başladı. Bu durum İran, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında bölgesel bir rekabete yol açtı. 1803 yılından başlayarak hanlıkları ele geçiren Rusların Kafkaslar’daki yayılma siyaseti Türkmençay Antlaşması ile sonuca bağlandı. Rus Çarı I. Nikolay, 21 Mart-2 Nisan 1828 tarihli fermanıyla Revan ve Nahçıvan Hanlıklarını kaldırarak bunların yerinde “Ermeni eyaleti” oluşturdu. Böylece Rus hükûmeti Osmanlı ve İran sınırlarında yapay olarak Hristiyanlardan oluşan eyalet kurmaya başladı. Kısa bir süre içinde bu eyaleti Ermenileştirmek için İran’dan buraya 40.000’den fazla Ermeni göç ettirildi.
Q.D. Lazarev ve İ.F. Paskeviç gibi Rus generalleri, Ermenileri daha çok Revan bölgesine göç ettirmeye çalıştılar. Generallerin bu çabası boşuna değildi. Zira Revan Hanlığı’nın arazisi, Osmanlı İmparatorluğu’na, Gürcü hanlıklarına ve Nahçıvan tarafından da İran’a komşuydu. Arazinin bu stratejik konumu, bu üç komşu devlete de baskı uygulamaya imkân tanımaktaydı. Bu nedenle Ermenilerin sonradan buraya iskan ettirilmesine devam edildi. Ermeni asıllı Bebudov’un başkanlığında teşkil edilen özel bir komite vasıtasıyla, planlı bir Ermeni göçü ve iskanı politikası yaratılmaya çalışıldı. 1828 yılının Şubat ayından Mayıs ayına kadar, 948 Ermeni ailesi Erivan’a göç ettirildi. Daha sonra da Nahçıvan və Erivan Hanlıklarının toprakları üzerinde, yoktan bir “Ermeni vilayeti” yaratılmış oldu.
Ve Ermeniler yerleştirilirken Türklerin göçü için Ermeni-Rus işbirliği devreye girdi. Ama tüm yaşananlara rağmen kendi topraklarından ayrılmayan Azerbaycan Türkleri Taşnak politikasını takip eden Sovyet zulmü ile yüz yüze geldiler.
Ermenistan’ın bugünkü sınırları içinde yaşayan Azerbaycanlıların sayısı 1926’da 84.500’den 1931’de 106.800’e, 1939’da ise 130.900’e çıktı. 1939’daki doğal artış 1926’ya göre yüzde 154,9, 1931’e göre ise yüzde 122,6 oldu, 12 yılda mutlak artış 56,4 bin kişiyi aştı. Yüksek eğitimli ve bilim insanı sayısında Ermenileri geride bıraktılar.
Bundan endişe duyan Ermenistan SSC yönetimi, Azerbaycanlıların çoğunlukta olduğu bölgelerde idari-bölgesel bölünme gerçekleştirdi. Dilican ilçesi İcevan ve Krasnoselsk ilçelerine, Kalinino ilçesi Kalinino, Stepanavan, Noyamberyan ilçelerine bölündü; tüm nüfusu Azerbaycanlılardan oluşan Karabağlar ilçesi Vedi ilçesine, Amasiya ise Gukasyan ilçesine verildi. Zengibasar ilçesi Artaşat ve Eçmiadzin ilçeleri arasında bölündü. Böylece Azerbaycanlıların bu bölgelerdeki özgül ağırlığı azalmış, aydınların herhangi bir pozisyonu tutma olasılığı sıfıra inmiştir.
Stalin-Mikoyan-Beria üçlüsünün iradesi doğrultusunda 1947-1952’de yaklaşık 130.000 Azerbaycanlı, hayvan taşıyan pis kokulu vagonlarla sözde “gönüllü” olarak Ermenistan’dan sınırdışı edildi.
1948 yılı, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların hayatında yeni trajedilerin başlangıcı olarak tarihe geçmiştir. Stalin-Mikoyan-Beria üçlüsü, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlılara yönelik yeni bir soykırım programının temellerini attı. SSCB Bakanlar Kurulu’nun 23 Aralık 1947 tarihli “Kolektif çiftçilerin ve diğer Azerbaycanlı nüfusun Ermenistan SSC’den Azerbaycan SSC’nin Kür-Araz ovasına göç ettirilmesi hakkında” kararı ile Ermenistan’da yaşayan 100.000 Azerbaycanlının göç ettirilmesinin temeli atılmış oldu. Kararın 11. maddesinde şöyle deniyordu: “Ermenistan SSC Bakanlar Kurulu’na, Azerbaycan SSC’nin Kür-Araz ovasındaki Azerbaycan nüfusunun boşalttığı bina ve evleri, yurtdışından gelen Ermenileri barındırmak için kullanmasına izin verilsin.”
Daha sonra bu köylere aslında yerel Ermenilerin yerleştirildiği ortaya çıktı. Yani o günden bu yana asıl amaç Azerbaycanlıları kovmak ve Ermeni nüfüsunun çoğunluğunu sağlamaktı.
Buna rağmen birçok bölgelerin aksakalları bu siyasete karşı direnmeyi başarmıştır. Nüfusun yüzde 90’ından fazlasının Azerbaycanlılardan oluştuğu Başarkeçer ilçesinde “göç ettirilme” ciddi direnişle karşılaştı. Bu tür gizli direnişin organizatörleri Talib Musayev, Tapdig Emiraslanov, Yunus Rzayev ve diğerleriydi. Böylece Başarkeçer ilçesinde Azerbaycanlıların yaşadığı 33 köyün nüfusu 1988 göç dönemine kadar burada kalmış, her türlü baskıya direnmiştir.
Görüldüğü gibi Çarlık Rusyası dönemindeki olaylar ile Sovyet dönemindeki olaylar birbiriyle örtüşmektedir. Sadece tek fark var: Çarlık Rusyası döneminde Azerbaycanlılar evlerinden sürüldü, yerlerine Ermeniler yerleştirildi, köy isimleri aynı kaldı ve milliyetleri korundu. Sovyet döneminde ise Azerbaycanlılar sürgüne gönderildi, Ermeniler evlerine yerleştirildi, köylerin isimleri Ermenice olarak değiştirildi, tarih tahrif edildi.
24 Nisan 1983’te Ermeni gruplar, Masis (Zengibasar) ilçesinin merkezinde Azerbaycanlıların düğününe saldırarak çok sayıda insanı yaralamıştı. Bununla yetinmeyen Ermeniler Azerbaycan mezarlığını yıkmışlardı. Moskova’dan gelen komisyon, olayı bir “anlaşmazlık” olarak nitelendirerek geri dönmüştü. Bu olaylar Azerbaycanlılara gelecekte yaşanacak katliamlara dair bir mesajdı. İmkânı olanlar atalarının evlerini terk etmeye başladı.
1989 nüfus sayımı arifesinde Ermenistan’da tek bir Azerbaycanlı kalmamıştı (Meğri ilçesine bağlı Nüvedi köyü hariç). Nüve halkının yaklaşık üç yıl boyunca Ermenilere direnmelerine rağmen 8 Ağustos 1991’de vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar.
Kısacası Taşnak Partisi’nin başlattığı etnik temizlik politikası Ermenistan’ın Komünist hükûmeti tarafından tamamlandı. Bu, Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Ocak 1989’daki kararıyla dolaylı olarak doğrulanmıştır.