NAZIM TURAN & Hoş Geldin Eylül, Hoş Geldin Sonbahar

Sonbahar; bir başka deyişle hazan, yani hüzün mevsimi. Kısalan günler, sararan yapraklar, yağan yağmurlar ve esen serin rüzgarlar hangimize hüzün vermez ki? “Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim,” demiş Cemal Süreya. Eylül geldiğinde, doğa kendini yeniler ve sarı yapraklarla dolu bir tabloya dönüşür. Hava ne tam üşütür ne de yakar. Yağmur damlaları toprağa düşerken burnumuza özlediğimiz her şeyin kokusu gelir. Sonbahar, sadece yaprakların değil, anıların ve sevdiklerimizin de döküldüğü bir zamandır.

Eylül, göçmen kuşların uzaklara gitmeye başladığı mevsimdir. Kuşlar göç ederken biz de vedalarla, ayrılıklarla yüzleşiriz. Her dökülen yaprak ve uçan kuş, içimizde bir boşluk bırakır, tıpkı çıplak kalan ağaçlar gibi. Benim için Eylül, çok daha derin bir anlam taşır. Bu ayda en kıymetlilerimden biri olan biricik annemi kaybettim. Her Eylül geldiğinde, içimdeki bu boşluk biraz daha derinleşir. Annemin vedası, yaprakların döküldüğü bu hüzünlü mevsimle özdeşleşmiştir. Elimde bir fincan kahveyle “Eylülde gel” şarkısını dinlerken, her zaman bu hüzünle baş başa kalırım. Eylül’ün yalnızca mevsimi değil, hatırası da, hüznü de bir başkadır.

Doğa da bu hüzünlü dönüşüme kayıtsız kalmaz. Şairlerimiz bu zaman diliminde daha derin, daha romantik dizelerle karşımıza çıkar. Edebiyatımızın usta kalemleri, Eylül’ün bu içsel yolculuğunu en iyi şekilde anlatır:

Attilâ İlhan:

            •           “Oysa ben akşam olmuşum,

Yapraklarım dökülüyor usul usul…

Adım sonbahar.”

Cemal Süreya:

            •           “Eylül’dü

Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız.

Adımlarımızın kısalığı bundandı,

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

Dedim ya… Eylül’dü,

Savruluşu bundandı kimsesizliğimin.”

Turgut Uyar:

            •           “Eylül’de bir yağmur başlar,

Camlar buğulanır, üşümek başlar.

İçinden bir gemi kalkar,

Sonsuz bir denize varır.”

Orhan Veli:

            •           “Ne eylül kaldı, ne ben,

Bir hevesle sararmış yaprakların peşinde.

Toprağa düşen gölgemi izlerdim,

Gölgem de düştü bir gün, eylül bitiminde.”

Edip Cansever:

            •           “Eylül’dü, döndüm işte,

Kederi de kendimle getirdim.

Bir rüzgar esiyor şimdi,

Sararmış hatıraların içinden.”

Ve Sezai Karakoç’tan bir dize:

Sezai Karakoç:

            •           “Bu yıl ilkin benim kalbimden başlıyor sonbahar,

Dalından kopan bir yaprak gibi düşüyor zaman.”

Bu dizelerde, Eylül’ün yalnızca doğada değil, insan ruhunda da nasıl izler bıraktığını görebiliyoruz. Şairlerimizin kaleminden dökülen bu dizeler, içimizdeki Eylül’ü canlandırıyor.

Eylül’ün hüznü, yalnızca edebiyatımızda değil, müziğimizde de yankılanır. İşte sonbaharın getirdiği bu hüzün ve özlemi anlatan birkaç parça:

“Yine Bir Gülnihal” – Anonim:

            •           “Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü,

Sarı yaprak gibi soldurdu ömrümü.”

“Bir Sonbahar Rüzgarı” – Anonim:

            •           “Bir sonbahar rüzgarı, alır götürür beni,

Sararmış yaprak gibi savurur hüzünleri.”

Her sonbahar bir öncekini aratacak kadar hüzünlü olsa da biz, her zaman en büyük baharın hayalini kuracak kadar inançlıyız. Ömrümüzdeki tüm hüzünlerin baharlara dönmesi dileğiyle, Eylül’ün serin ama umut dolu havasına teslim oluyoruz. İnşallah her kışın ardından güzel baharlar bizleri bulsun.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir