NAZIM TURAN & Adaletin Eşkıya Kılıfı
Adalet, insanlığın en eski ve en değerli kavramlarından biridir. Ancak ne yazık ki, bazı insanlar adaleti yalnızca bir kılıf olarak kullanıp, hakkı ve hukuku kendi çıkarlarına göre eğip bükmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Tarihten günümüze bu tip vakaların örnekleri maalesef karşımıza çıkmaya devam ediyor. İşte size bu durumu özetleyen, düşündürücü bir fıkra:

Tek oğlu bulunan varlıklı bir çiftçi yaşlanıp yatağa düşer ve oğluna vasiyetini söyler:
– Yatağın altında, içi altın dolu iki tane kese var. Bunlardan biri senin, diğerini de memleketin en büyük eşkıyasını bulup ona vereceksin. Sebebini sorma, vasiyetim böyledir!
Yaşlı adam birkaç gün sonra ölür. Oğlu, memleketin en büyük eşkıyasını bulmak için ülkeyi dolaşmaya başlar. Ancak her gittiği yerde daha namlı, daha korkunç bir eşkıyanın adını duyar. Nihayet, ülkenin yol vermez dağlarla çevrili bir köşesinde öyle bir eşkıyanın adını işitir ki, insanlar onun şerrinden ismini bile fısıldayarak söyler.
Genç adam bu eşkıyanın yaşadığı dağa ulaşır ve nihayet karşısına çıkar. Cesaretini toplayarak durumu anlatır ve koynundan keseyi çıkarıp uzatır. Yedi dağın efesi, delikanlıyı dinledikten sonra babacan bir gülümsemeyle şunları söyler:
– Sevdim seni, saf ve temizsin. Fakat bil ki, memlekette benden büyük bir eşkıya daha var. Biz eşkıya da olsak, hak etmediğimiz mala el sürmeyiz. Sen şimdi şehre git ve kadı efendiyi bul. Memleketin en büyük eşkıyası odur. Selamımı söyle ve keseyi ona ver.
Delikanlı, kadı efendinin huzuruna çıkar ve olanları anlatır. Kadı, öfkeli bir yüz ifadesiyle bağırır:
– Vay ahlaksız eşkıya! Benim hakkımda böyle mi konuştu? Be hey Allah’tan korkmaz kul! Sen ne yüzle bana haram para teklif edersin?
Sonra biraz düşünür, sakalını sıvazlar ve kara kaplıyı açar:
– Ancak bir yol var. Eğer aramızda bir ticari akit tanzim eder ve bu altını bir alışveriş neticesinde alırsam, şer’an caiz olur. Şimdi bak bakalım, ne görüyorsun?
– Her yer karla kaplı.
– Güzel, işte ben bu karları sana satacağım!
Altınları vermek isteyen genç, hemen kabul eder. Kadı, sabaha karşı genç adamı zaptiyelerle tekrar çağırır ve bağırır:
– Be hey utanmaz, sen dün akşam bu karları satın almadın mı? Şimdi bu karlar ne hakla benim arazimi işgal ediyor? Derhal kaldır yoksa hapse attırırım!
Delikanlı şaşkınlıkla sorar:
– Efendim, dönümler dolusu karı nasıl kaldırayım?
– O zaman arazimi işgal etme bedeli olarak yeni bir kese altın ödeyeceksin!
Delikanlı içten bir ah çeker ve şöyle der:
– Hey gidi yedi dağın efesi, sen haklıymışsın. Daha büyük eşkıyalar da varmış. Senin açık açık yaptığın eşkıyalık, bu kravatlıların kanunla yaptığı eşkıyalığın yanında nedir ki!
Allah, işini kitabına uyduran vicdansızlardan, adaletin binasını ele geçirmiş kravatlı çetelerden, vatansever maskesi takmış hainlerden ve dindar görünümündeki ikiyüzlülerden hepimizi korusun. Adaletin gerçekten yerini bulduğu günlere olan özlemle…