15 Ocak: Mihai Eminescu ve Nazım Hikmet – Balkanlar’ın İki Büyük Şairi

Bugün 15 Ocak, edebiyat için özel bir gün. Çünkü bu tarihte iki büyük şair dünyaya geldi: Türkiye’nin mavi gözlü devi Nazım Hikmet ve Romanya’nın ulusal şairi Mihai Eminescu. İki farklı ülkede doğmuş olsalar da, eserleriyle Balkanlar’ın ortak ruhunu yansıtan bu iki isim, benim için her zaman çok özel olmuştur.

Romanya’da yaşamaya başlamadan önce Eminescu’nun adını duymamıştım. Onun şiirlerini ve hayatını tanımam, değerli dostum rahmetli Ali Narçın sayesinde oldu. Ali Bey, Eminescu’nun eserlerini Türkçeye kazandırmıştı ve bu büyük şairin dünyasına açılan kapıyı bana gösterdi. Eminescu’nun hayatını okudukça ve şiirlerine baktıkça, onun hakkında öğrendiğim şeylerden çok etkilendim. Eminescu, bir romantizm adamıymış derler. Şiirlerinde insan ruhunun derinliklerini, doğayı ve duyguları öyle bir işlemiş ki, okudukça kendinizi onun dizelerinin içinde buluyorsunuz.

En bilinen eserlerinden biri Luceafărul (Gece Yıldızı), bir aşk hikayesi gibi görünse de, aslında insanın ulaşılamaz arzuları ve idealleri üzerine yazılmış bir eser. Şiirlerinde doğa, yalnızlık ve melankoli hep bir arada. Eminescu’nun adı bugün Romanya’da her yerde karşınıza çıkıyor; banknotlarda, sokak isimlerinde, hatta okullarda… Bu kadar değer görmesi, onun halkı için ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor.

Nazım Hikmet ise benim gençliğimden beri hayran olduğum bir isim. Onun “mavi gözlü dev” lakabını, sadece fiziksel bir özellik değil, aynı zamanda dünyaya olan geniş bakış açısının bir yansıması olarak görmüşümdür. Nazım’ın coşkusu, halktan yana olan duruşu, haksızlıklara karşı dik duruşu ve evrensel kişiliği beni her zaman derinden etkilemiştir. Halkının acılarını, umutlarını ve sevinçlerini dünyaya duyurmuş bir şairdir o. Özellikle Kurtuluş Savaşı Destanı ve Memleketimden İnsan Manzaraları, onun nasıl bir mücadele insanı olduğunu açıkça gösteriyor.

Nazım Hikmet’le ilgili Kolombiya gezimde yaşadığım bir anıyı da burada paylaşmak istiyorum. Odamı paylaştığım Romen arkadaşım Mircea Bey, Eminescu’nun hemşerisi olan biriydi. Bana “Türklerin en büyük şairi kim?” diye sormuştu. “Türklerin en büyük şairi kimdir diye bir isim veremem, ama benim en çok beğendiğim ve büyük gördüğüm şair Nazım Hikmet” demiştim. O an beni destekler gibi başını salladı ve Nazım’ın O Mavi Gözlü Bir Devdi şiirini ezbere okumaya başladı. Öylesine içten bir şekilde okudu ki, hayretimden ve heyecandan adeta donup kaldım. Nazım’ın evrenselliğini o anda bir kez daha hissettim.

Büyük Usta Nazım’ın “Beraber yaşanır, dövüşülür beraber, ama herkes kendi payına ölür” dediği mısraları beni hep çok etkilemiştir. İnsan, hayatta bir şeyleri paylaşsa da, ölümde her zaman yalnızdır diyor. Ama bunu öyle sade, öyle etkileyici bir şekilde ifade etmiş ki, bu cümle onun hayata bakışını bir özet gibi anlatıyor. Eminescu ise, “Her birimiz yalnızca ölmek için doğuyoruz ve yeniden doğmak için de ölüyoruz” demiş. Bu söz, onun varoluş üzerine ne kadar derin düşündüğünü ve hayatı bir döngü olarak gördüğünü anlatıyor.

İşte böyle, Eminescu ve Nazım’ı düşününce, aslında birbirlerinden ne kadar farklı görünseler de, ikisinin de insanı derinden etkileyen kalemler olduğunu hissediyorum. Eminescu’nun melankolisi ve doğaya bakışı, bazen bir Romen köyünde yürürken hissettiğim o dinginliği getiriyor aklıma. Nazım’ın coşkusu, halktan yana olan duruşu, haksızlıklara karşı cesareti ve evrensel kişiliği ise her zaman ilham veriyor. Onlar, aynı toprakların iki farklı sesi, ama ruhlarıyla ortak bir yerde buluşuyorlar.

İyi ki doğdunuz, Mihai Eminescu ve Nazım Hikmet!

ERCAN ÇÖLMEKÇİ

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir