İLMİA SÜLEYMAN KILIÇ & NEVRUZ, ERGENEKON BAYRAMI

Nevruz, Türklerin en eski bayramlarından biri olup, Yenisey-Orhun bölgesinden Altaylar’a, ardından Avrupa’ya, Macaristan’a ve Balkanlar’a taşınarak, 800’lü yıllardan itibaren Hazar’ın güneyinden Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış.

İslâmiyet’i kabul eden Türk topluluklarında, Nevruz’un kutlanması dini öğretilerle uyumlu hale getirilmiş ve bir dizi törenle sürdürülmüş. “Yeni yılın başlangıcı” ve “diriliş” gibi anlamlar taşıyan Nevruz, Türk dünyasında farklı isimler ve kutlama biçimleriyle anılmakta. Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıkışının anısına kutlanmış. Ayrıca Çin tarih kaynakları Nevruz’un Hunlar döneminden itibaren kutlanmakta olduğunu kaydeder.

“Örneğin, Sultan-ı Nevruz, Ergenekon Bayramı, Mart Bozumu, Yılbaşı Tutmak gibi adlarla da biliniyor. Nevruz’un kültürel kökeni, Türk destanlarında yer bulan Ergenekon efsanesiyle de bağlantısı var. Ergenekon, Türklerin yeniden doğuşunu ve özgürlük mücadelesini simgeler.

Atatürk döneminde, Nevruz’un kutlanması, Türk halkının kültürel kimliğini pekiştirme ve özüne dönme amacı taşıyan bir hareketin parçasıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, 21 Mart’ta yapılan kutlamalarla Nevruz, halk arasında yaygın bir şekilde kutlanmaya başlanmış ve ulusal kimliğin pekişmesine katkı sağlamış.

Atatürk, Türk milletinin öz kültürüne sahip çıkmanın, çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım olduğunu savunmuş, Nevruz’u bu bağlamda kutlamış. Cumhuriyetle birlikte Nevruz’un yeniden gündeme getirilmesinin temel sebebi, Besim Atalay’ın 23 Mart 1921 tarihli Hâkimiyet-i Millîye gazetesine yazdığı makaleye dayanıyor. Atalay, Ergenekon efsanesinin, Türk milletinin bugünkü millî mücadelesiyle benzerlik taşıdığını vurgulamış ve Türk milletinin, geçmişte olduğu gibi, düşmanlarına karşı silahlanarak zafer kazanacağına inancını dile getirmiş. Bu bağlamda, Nevruz’un ve Ergenekon’un sembolik anlamı, millî mücadelenin simgesi haline gelmiştir.

Ayrıca, Behçet Kemal Çağlar’ın kaleme aldığı Ergenekon piyesinde de Ergenekon ile Millî Mücadele arasında bir paralellik kurularak, Türk milletinin geçmişteki büyük başarıları ve uygarlık kurma mücadelesi vurgulanmıştır. Bu dönemdeki edebî eserler, Türk tarihine ve kültürüne yönelerek, Cumhuriyet’in temellerini oluşturan millî kimliğin güçlendirilmesine katkıda bulunmuş.

Atatürk, milli kültürün öğelerini ayrıntılı bir şekilde ele alarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni “Yüksek Türk Kültürü’ne” dayanan bir kültür devleti yapma amacı gütmüş. Bu düşünce çerçevesinde, Nevruz’a gösterilen hassasiyet, Cumhuriyetin özüne dönüş ve millî tarihin yeniden canlandırılması çabalarının bir parçası oldu.

Bildiğiniz gibi, Nevruz’da en önemli unsur ateştir. Nevruz hem Anadolu hem de Orta Asya Türk halklarında Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı ve baharın gelişi olarak kutlanır

Eski Türkler, ateşin kötülüklerden arındırıcı ve hastalıklardan koruyucu olduğuna inanarak Nevruz kutlamalarında ateş yakar ve üzerinden atlarlardı. Günümüzde de bu gelenek devam eder; insanlar Nevruz günü ve akşamı meydanlarda ateş yakarak üzerinden atlar, böylece günahlarından arınmayı ve talihlerini düzeltmeyi amaçlarlar. Ayrıca bazı Türk boylarında, Ergenekon Destanı’ndaki demir imgesini anımsatarak, Nevruz günü ateşte demir ısıtılıp dövülür.

Sonuç olarak, Nevruz, Türklerin tarihî geçmişine dayanan ve kültürel kimliklerinin temel unsurlarından biri olan bir bayramdır. Türk dünyasında sevgi, kardeşlik ve yardımlaşma gibi değerleri ön plana çıkaran Nevruz, Atatürk dönemiyle birlikte yeniden ulusal bir anlam kazanmış, Türk milletinin tarihî ve kültürel mirasını canlandırma çabalarının bir parçası olmuş.

Bütün bunları yazdıktan sonra, Nevruz’un temsil ettiği yeniden diriliş ruhunu her zaman sahiplenmeyi temenni ediyor, bu bolluk ve bereket bayramının herkes için güzellikler ve iyilikler getirmesini diliyor, tüm Türk dünyasını en içten duygularla selamlıyorum.

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir