‘ABD, Amerikan özelliklerine sahip devlet kapitalizmine doğru ilerliyor’
*Amerikalı gazeteci “Donald Trump, Çin Komünist Partisi’ni taklit ederek ekonomide giderek daha derin siyasi kontrol sağlamaya çalışıyor” diye yazdı
Wall Street Journal’ın baş ekonomi yorumcusu Greg Ip, Amerikan başkanının Çin Komünist Partisi’ni taklit ederek ekonomiye giderek daha fazla siyasi kontrol uyguladığını yazdı.
Bir nesil önce, Çin liberalleştikçe ekonomisinin Amerika’nınkine benzeyeceği yaygın bir kanıydı. Oysa Amerika’daki kapitalizm Çin’inkine benzemeye başlıyor.
Son örnekler arasında Başkan Trump’ın Intel CEO’sunun istifasını istemesi; Nvidia ve Advanced Micro Devices’ın Çin’e sattığı bazı çiplerin satışından Washington ile paylaşacağı %15’lik pay; Washington’ın Nippon Steel’in devralınması koşuluyla U.S. Steel’de alacağı “altın pay”; ve Trump’ın şahsen yönetmeyi planladığı ticaret ortaklarının vaat ettiği 1,5 trilyon dolarlık yatırımlar yer alıyor.
Greg Ip’e göre bu, devletin üretim araçlarına sahip olduğu sosyalizm değil, devletin özel işletmelerin kararlarını sadece ismen yönlendirdiği, sosyalizm ile kapitalizm arasında bir melez biçim olan devlet kapitalizmidir.
Çin bu biçime “Çin özelliklerine sahip sosyalizm” diyor. ABD, Çin veya Rusya, Brezilya ve bazen de Fransa gibi devlet kapitalizminin daha ılımlı uygulayıcıları kadar ileri gitmedi. Öyleyse bu türe “Amerikan özelliklerine sahip devlet kapitalizmi” deyin. Bu, ABD’nin bir zamanlar benimsediği serbest piyasa anlayışından çarpıcı bir sapma.
WSJ yorumcusu, kamuoyunda ve her iki partide serbest piyasa kapitalizminin işe yaramadığı yönünde bir kanaat olmasaydı devlet kapitalizmini denemezdik diye yazıyor.
Bu sistem, kârı maksimize eden şirket yöneticilerini üretimi yurt dışına taşımaya teşvik etti. Sonuç, üretim iş gücünün azalması, kritik mineraller gibi hayati ürünlerde Çin’e bağımlılık ve temiz enerji ve yarı iletkenler gibi geleceğin endüstrilerine yetersiz yatırım yapılması oldu.
Federal hükümet daha önce de şirketler dünyasına müdahale etmişti, ancak bu müdahaleler geçiciydi. Eski Başkan Joe Biden ise daha da ileri giderek sektörün yapısını şekillendirmeye çalıştı.
Biden, çalışanları ulusal güvenlik açısından herhangi bir risk görmemesine rağmen, US Steel’in Nippon Steel tarafından devralınmasını Amerikan şirketinin yönetimi ve hissedarlarının bilgisi dışında engelledi. Trump, şirket kararlarını etkilemek için kullanabileceği “altın hisseler” alarak bu vetoyu geçersiz kıldı. Bu, özel Çin şirketlerinin Parti adına ihraç etmek zorunda olduğu altın hisselerin bir kopyası.
Batı’da pek çok kişi, altyapı inşası, bilimsel ilerleme ve tercih edilen endüstrilerin teşviki gibi alanlardaki muazzam başarılarıyla büyümeyi teşvik etme becerisi nedeniyle Çin’e hayranlık duyuyor. Amerikan çabaları ise çoğulcu demokrasinin denge ve denetim mekanizmaları tarafından sıklıkla kısıtlanıyor.
Yazar Dan Wang, yakında çıkacak olan “Breakneck: China’s Quest to Engineer the Future” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Çin, iyi ya da kötü her şeyi engelleyen ABD hukuk toplumunun aksine, inanılmaz bir hızla büyük ölçekli inşaatlar yapan bir mühendislik devletidir.”
Hayranları için Trump’ın çekiciliği, bu yasal engelleri zorla ortadan kaldırmaya istekli olmasında yatıyor.
Greg Ip, devlet kapitalizminin neden yaygınlaşmadığının sebepleri olduğunu yazıyor. Devlet, sermayeyi özel piyasalardan daha verimli bir şekilde dağıtmıyor. Çarpıtmalar, israf ve kayırmacılık da bunu takip ediyor. Rusya, Brezilya ve Fransa, Amerika Birleşik Devletleri’nden çok daha yavaş büyüdü.
Çin’in devlet kapitalizmi, göründüğü kadar başarılı değil. Kaliforniya Üniversitesi’nden Barry Naughton, Çin’in 1979’dan bu yana hızlı büyümesinin devletten değil, piyasa kaynaklarından geldiğini belgeledi. Çin lideri Şi Cinping devlet kontrolünü yeniden uygulamaya koyduğunda büyüme yavaşladı. Çin’in bol miktarda tasarrufu var, ancak devlet bunun çoğunu israf ediyor. Çelikten otomobile, aşırı kapasite fiyatları ve kârları keskin bir şekilde düşürüyor.
ABD’nin durumu da pek farklı değil. Ulusal güvenlik veya yeni kurulan endüstrileri canlandırma adına yapılan müdahaleler zaman kaybına yol açtı.
Çin’de devlet kapitalizmi, yerel yönetimlerdeki ve şirket yönetim kurullarındaki milyonlarca kadro aracılığıyla Pekin’den yönetilen, toplumun tamamını kapsayan bir meseledir. ABD’de ise, büyük ölçüde Oval Ofis’ten gelen ve herhangi bir stratejik veya kurumsal çerçeveden yoksun duyurulardan ibarettir.
Wang, bir röportajında, “Çin’deki devlet kapitalizminin temel özelliği disiplindir ve Trump bunun tam tersidir” dedi.
Devlet kapitalizmi sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir kontrol aracıdır.
Trump’ın ilk döneminde, şirket CEO’ları politikalarına katılmadıklarında seslerini yükseltiyorlardı. Şimdi ise ona bağış yağdırıyor, övgüler yağdırıyor veya sessiz kalıyorlar.
Trump, uzun süredir Beyaz Saray’dan bağımsız faaliyet gösteren kurumlar üzerinde siyasi kontrol sağlamayı da hedefliyor. Bu da bizi, bürokrasinin iktidar partisine tamamen bağlı olduğu Çin’e getiriyor.
Trump, Xi’nin ülkesi üzerindeki kontrolünü uzun zamandır takdir ediyor, ancak teoride onu ne kadar kopyalayabileceğinin de bir sınırı var.
Amerikan demokrasisi, bağımsız yargı, ifade özgürlüğü ve iktidarın çeşitli düzey ve organlara dağıtılması yoluyla devleti kısıtlar. The Wall Street Journal’ın baş ekonomi yorumcusuna göre, devlet kapitalizminin Amerika Birleşik Devletleri’nde serbest piyasa kapitalizminin yerini ne ölçüde alacağı, bu kontrol ve kısıtlamaların ne kadar etkili olduğuna bağlıdır.
(Ziarul Financiar / Catalina Apostoiu)

