İlmia Süleyman Kılıç & Yılan Yılının Ardından

Takvimler sadece günleri değil, ruh hallerini de değiştirir.
2026 yılı, At Yılı olarak adlandırılıyor. 17 Şubat 2026’da başlayıp 7 Şubat 2027’de sona erecek bu dönem; özgürlük, hareket, cesaret ve bireysel güçlenme temalarını öne çıkarıyor. At; yerinde duramayan, rüzgârı seven, engelleri aşmayı bilen bir simge. Yenilenme, dinamizm ve kişisel atılımlar için güçlü bir çağrı…

Ama bu harekete geçmeden önce dönüp ardımıza bakmak gerekiyor.

Eski Türk takvimine göre Yılan Yılı’nı geride bıraktık.
Yılan; sabrı, sessiz ilerleyişi ve beklenmedik hamleleri simgeler. Belki de bu yüzden, yıl boyunca dünya sahnesinde yaşananlar tam da bu sembolizmi doğrular nitelikteydi. Büyük patlamalar yerine sessiz gerilimler, ani çıkışlar yerine yavaşça biriken krizler…

Afganistan ile Pakistan arasında yeniden alevlenen çatışmalar, Hindistan–Pakistan hattında yükselen tansiyon, Kamboçya–Tayland sınırında yaşanan gerginlikler, Afrika’da Benin’deki darbe girişimi… Haritalar değişmedi belki ama fay hatları bir kez daha kendini hatırlattı. Siyasi dünya, sessizce gerildi; bazen bir açıklamayla, bazen tek bir kurşunla.

Bu yıl aynı zamanda “Uluslararası Buzulların Korunması Yılı” olarak anıldı.
Sadece politik sınırlar değil, doğanın sınırları da zorlandı. Eriyen buzullar, yükselen denizler ve art arda gelen iklim felaketleri bize aynı soruyu tekrar fısıldadı:
İnsan, dünyayı yönetmeye çalışırken onu kaybediyor olabilir mi?

Dünya nüfusu artmaya devam ediyor. Kalabalıklaşıyoruz ama aynı oranda yakınlaşıyor muyuz, işte orası belirsiz. Daha çok insan, daha çok tüketim… Daha çok güç mücadelesi, daha az sabır… Gürültü artıyor ama bilgelik aynı hızda çoğalmıyor.

Şimdi önümüzde At Yılı var.
Hız var, hareket var, cesaret var.
Ama yön var mı?

Gelecekte bizi daha sert rekabetler mi bekliyor, yoksa akıldan ve vicdandan yana bir dönüş mü? Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlerken, insan yavaşlamayı öğrenecek mi? Yoksa yılan gibi sessizce ilerleyen krizler, bir gün hepimizi aynı anda mı yakalayacak?

Yeni yıla girerken dileğim basit ama derin:
Daha az çatışma, daha çok anlayış.
Daha az gürültü, daha çok sağduyu.

Sevgili Okurlarım,
Deniz kadar engin, dağlar kadar sağlam bir ömrünüz olsun.

Kutlu yıllara…