Sait ÖZDEMİR & AKLIN VE KALBİN UYUMU

Hayatta  en önemli olan aklımızla kalbimizin uyumunu sağlayabilmektir.

İskender Pala A-71 adlı yeni çıkardığı romanında şöyle der“ Peki kim kalbin akıldan daha önemsiz olduğunu söyleyebilir ki?

Sana evrendeki düzenin tıpkı kan dolaşımı gibi kalbi esas aldığını, her şeyin kalple anlaşılabileceğini, evreni açıklamak için aklın yetersiz kalacağını ama kalp ile yapılan yönelişlerin kâinattaki düzene uyum sağladığını nasıl anlatmalıyım, bilemiyorum. Aklınla sihirbazlık düzenekleri kurabilirsin ama kalbinle sihir yapabilirsin. Akıl bir depremin rakamsal şiddetini ölçebilir ama kalp rakamın neden öyle takdir edildiğine vâkıf olur. Akıl sahnelenen oyunu izah eder, kalp oyunun yazarını anlamanın peşindedir. Akıl hadiseleri açıklar, kalp ise hadiselerin perde arkasındaki sebebi.  Akıl bilgidir, kalpse bilgelik.”der.

Akıl düşünür, kalp sever; muhabbet eder. Gülen ve ağlayan akıl değil kalptir.

Akıl bakar, gören ise kalptir. Akıl dokunur, hisseden kalptir.

Akıl tartar ve tartışır, kalp teslim olur. Acıyan, yaralanan, heyecan duyan kalptir, akıl değil.

Günümüzde  insanoğlunun en büyük sorunu bana göre arzusuna gem vuramama, isteklerini dizginleyememe, tutkularını terbiye edememe  hazzı erteleyememe sorunudur.

Tasavvuf ehli, insana ve eşyaya kuru akılla ve ilimle değil, hilm ve şefkatle yani kalple yaklaşmayı öğütler.

Abdulkadir Geylanî hazretleri bunun sebebini şu cümlelerle açıklar:

Tasavvuf bir hâldir, kîl u kâl (dedikodu) ile uğraşanların işi değildir. Eğer bir derviş görürsen ona ilimle değil, şefkat ve merhametle yaklaş. Zira ilim soğukluk ve mesafe getirir, şefkat ise sıcaklık ve yakınlık doğurur.

Bu cümleler, Fuzuli’nin  dilinde şöyle bir hâl almış: “Aşk imiş her ne var âlemde,İlim bir kîl ü kâl imiş ancak.”

Unutmayalım ki,akılla kalp arasındaki mesafe büyüdükçe sorunlar artar, birbirlerine yaklaştıkça da en çetrefilli ve içinden çıkılmaz meselelerin bile halli kolaylaşır. Bu ikisinin birlikteliğinden, beraberliğinden ise harikalar doğar. Tarih, bize, akıl ile kalbi birleştirenlerin olağanüstü güzel örneklerini gösterir. Bundan dolayı büyükler “akleden kalp” vurgusunu sıkça yapmışlardır.

Son söz olarak;  kalbin istikamet üzere sabitkadem olabilmesi için Resul-i Ekrem (sav)’in dilinden düşürmediği şu duaya sarılmak gerekir:

Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Rabbim, benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl.”

Kalın Sağlıcakla

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir