SERPİL YILMAZ & Farkındalık 

İçimizde olup biteni bilmek bize anında müdahale etme olanağı sağlar ki, bu bizim rastlantıdan arınmış yeni bir dünyayı yansıtabilmemiz için tek gerçek zamandır.

Bu farkındalığın olduğu, bu ışığın girdiği yerde tesadüfün var olması için hiçbir neden kalmaz. Kazaların ve hastalıkların yaşamımıza girerek gerçekleşebilmeleri için bizim onayımızı almaları gerekmektedir.

Düşünülmeyen, beklenmeyen, daima uzun bir hazırlık dönemine gereksinim duyar.

İnsan saklanamaz. Onun yaşamındaki her şey Yasa ve Düzen gereğince ayarlanır.

Kazalar için ne denebilir?

Onlar insanın, bugün içinde bulunduğu durum için vardır.

İnsanın dönüştüğü bu çürümüş yaratık hali için, niyetini gömerek, kendi karikatürü haline dönüşen bir varlık için… Amaç sahibi olmayan bir insanlık için yaşamdaki olayların ve koşulların dışarıdan, dünyanın kendisine dayatılan banal tarifine göre ayarlanır.

Zorlukların ve problemlerin altında ezilen, felaketlerle dolu bir hayatın tesadüfen değil, içimizde olup biten her şeyin dikkat ve farkındalık eksikliğinden ortaya çıktığıdır.

Bu durum, tıpkı gözleri bağlı araba kullanmaya benzer. İnsanın içinde bulunduğu bu haliyle cadde ve kavşakları, derin uykuda geçen bir uyurgezerden farksızdır.

Sıradan insanlık için hayatta kalmanın, her gün için bir mucize olduğu aşikardır.

Bizler gibi rehber-iradeden tümüyle yoksun varlıkların, en karanlık köşelerine el yordamı ile geçmeye çalışan yaşamların, ne denli risk altında olduğunu ve bu gerçek karşısında yüreğimin sızlamasını ve algıladığım dehşeti şu anda nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum.

Yaşamın bütünüyle senin yükümlülüğündedir.

Kaderinden bütünüyle sen sorumlusun. Bu hastalığın ve yoksulluğun tesadüf değil, senin iç çatışmalarının ürünü olduğunu anlamalısın. Onları tek başına oluşturan da hayatına taşıyan da yine sensin.

Rastgele bir kabul, daima bir iyileşme belirtisidir ve her zaman gönülsüzce ödenen bir karşılıktır. Amacın olmadığı durumda, dünya üstün gelir ve işte o zaman rastlantılara ve tesadüflere yem oluruz.

İradenin yönettiği “oluş” durumları, karşılaştığımız olayları belirler.

Bedelin peşinen ödenmesi, iyileşmiş bir insanlığın seçimidir. Ertelenmiş, gönülsüzce ödenen bedel ise, sahip olduğu tek para birimi olan rastlantı, keder ve zamanı kullanan düşkün bir insanlığın seçimidir. Bu zihinsel kavrayışın bozulması sürekli olarak her koşulda, bir dizi ön ödeme yapma girişimlerini ve yöntemlerini meydana getirdi.

Buradaki ortak payda aslında kişinin kendisini cezalandırmasıdır. Bugünden gelecekteki afetleri kendisinden uzaklaştırma çabası, kişinin onları kaderinden silme arzusu, tarih boyunca tüm uygarlıklarda önceden kurban kesme ve kendi kendine bilerek eziyetler çektirmesi aracılığıyla, kefaretini önceden ödeyip günahtan kurtulma eylemlerine eşlik etti.

Ön ödeme, kişinin kendi değişimidir.

Dolayısıyla bu, bir insandaki dikkat etme, kendini bilme, olumsuz duyguları dönüştürme, içerdeki rahatsızlıklardan kurtulma gibi, en üstün işlevlerin senteziydi. Bu bilgi, insanlığın düşük seviyelerinde çürümektedir ve önceden ödeme, kişinin içindeki çalışmadan, kendini cezalandırmaya dönüşüyordu.

Kişinin kendi dikkat eksikliği yüzünden planlanmış, olaylar dünyasında bizimle karşılaşmak için çoktan yola koyulmuş felaketler ve musibetleri defetmek için ıstırap çekerek bu acıyı gelecekteki eziyetleri önlemek adına yapılan bir ön ödeme girişimi olduğudur.

Boş inanışların ağırlığı altında beli bükülen zavallı insanlık, ödemesini sadece ıstırap ve rastlantı ile fiilen yapabilir.

Kaynakça; Tanrılar Okulu/Stefano D’Anna

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir