Okçuçay faciası, insanlığa karşı işlenen ekolojik bir terördür
*İçinde bulunduğu ekonomik kriz Ermenistan’ı çevre cinayetlerina da itiyor
2020 yılında 44 gün süren Vatan Savaşı, Azerbaycan’ın büyük bir askeri ve siyasi zaferiyle sonuçlandı. Azerbaycan Ordusu, uluslararası hukukun 30 yıldır çözemediği Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ ihtilafına son vermiş, yaklaşık otuz yıldır düşman altında inleyen Anavatan topraklarını işgalden kurtarmıştır. Azerbaycan’ın şanlı bayrağını tarihi topraklarında onur ve gururla dalgalandırdı.
Toprakların işgalden kurtarılmasının ardından Azerbaycan Cumhuriyeti Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı(EDKB) uzmanları tarafından Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerde yapılan gözlemlerde korkunç gerçekler ortaya çıktı.Bunlardan biri de Ermenistan’ın gerçekleştirdiği ekolojik terör-Okçuçay’ faciesidir.

Okchuchay, Ermenistan’da bir endüstriyel atık toplayıcısıdır
Okçuçay, Güney Kafkasya’nın ikinci büyük nehri olan Araz Nehri’nin sol koludur. 83 km uzunluğundaki bölümünün çoğu Ermenistan’ın Sunik bölgesinde (Azerbaycan’ın Zangezur olarak adlandırılan tarihi bölgesi) yer alır, alt rotası Ermeni işgalinden kurtulan Zengilan bölgesi topraklarından akar ve Araz Nehri’ne dökülür. Araz ayni zamanda Kafkaziyada en büyük -Kur Nehri’nin sağ koludur ve Ermenistan ile bir başka sınıraşan nehirdir.
EDKB uzmanları tarafından Ocak-Haziran 2021’de Okçuçay’dan alınan su örneklerinde başta bakır, molibden, manganez, demir, çinko ve krom olmak üzere yüksek miktarda ağır metal bulundu. İzleme raporlarına göre nehirdeki bakır-molibden bileşiği miktarı normalden iki kat, demir dört kat ve nikel yedi kat fazlaydı ve kirlilik nedeniyle nehrin rengi zaman zaman değişti. Mart 2021’de Zengila’nın Shayifli ve Jahangirbeyli köylerinde nehrin görsel olarak izlenmesi sırasında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin “Kırmızı Kitabında” yer alan binlerce küçük japon balığı ve shirbit balığının toplu ölümü gözlemlendi. Azerbaycan tarafı, uluslararası toplumun dikkatini nehirdeki çevre felaketi konusuna çekmek için yabancı ülkelerin prestijli laboratuvarlarına başvurmak zorunda kaldı. Almanya’daki uluslararası akredite ve sertifikalı SGS laboratuvarında yapılan analizler, nehirde özellikle demir, bakır, manganez, molibden, çinko, krom, nikel ve diğerleri olmak üzere yüksek düzeyde ağır metaller ve hatta tortu numunelerinde tehlikeli maddelerin konsantrasyonunu ortaya çıkardı. normdan kat kat daha yüksek olduğu belirlenmiş, nehrin kirlilik seviyesinin kritik olduğu tespit edilmiştir.
Araştırma sırasında Gafan ve Gajaran madencilik endüstrisinin atık sularının arıtılmadan doğrudan nehre boşaltıldığı ortaya çıktı. Ayrıca bu nehir, Ermenistan’ın güney şehirlerinin toplayıcı rolünü oynuyor – tüm evsel su ve kanalizasyon sistemleri bu nehre dökülüyor. Bu nedenle Okçuçay’da kirlilik seviyesi kritik seviyeye ulaştı.

Ekonomik kriz Ermenistan’ı çevre suçlarına itti
2009 yılında yaşanan küresel mali kriz nedeniyle uluslararası piyasalarda bakır, altın ve diğer değerli metallere olan talep hızla arttı. Ekonomisi zor durumda olan Ermenistan bunu bir fırsat olarak görerek madencilik sektörünü güçlendirdi, Gajaran bakır-molibden tesisi ve Gafan cevher işleme tesisi çevre normlarını beklemeden üretimi genişletti. İstatistiki göstergelere göre, Ermenistan’ın son zamanlarda yaptığı ihracat işlemlerinin yarısından fazlası (%51) madencilik sektörü tarafından gerçekleştiriliyor. Üretim alanlarına göre sanayi ürünleri yapısında yaklaşık olarak ikinci sırayı madencilik sektörü almaktadır. Elbette Alman “Cronimet” şirketi bu durumda Ermeni liderlerini “yardımına geldi”. Merkez ofisi Almanya’nın Karlsruhe şehrinde bulunan “Cronimet” şirketi, faaliyetlerinde çevre standartlarına uymadığı için sadece Azerbaycan’ın Zangilan bölgesi değil, Güney Kafkasya bölgesinin tamamı çevre terörü tehdidiyle karşı karşıyadır.
Bu arada “Cronimet” şirketinin Almanya’daki Ermeni lobi örgütüyle yakın ilişkileri var. Bu ülkeden alınan bilgilere göre “Cronimet” şirketinin kurucusu ve icra direktörü Günter Pilarski, aynı zamanda Ermenistan’ın Baden-Württemberg’deki fahri konsolosu unvanına da sahip. Ermenistan eski cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın damadı Mikael Minasyan, Gajaran bakır-molibden biçerdöverinin hissedarıdır. “Cronimet”in Ermenistan’ın eski liderliğiyle yozlaşmış ortaklıkları olduğu ve şirketin uzun yıllar vergi kaçırmayı başardığı iddia ediliyor. Ama işin ilginç tarafı başka…

Ermenistan neden Helsinki Sözleşmesi’ne katılmak istemiyor?
Mart 1992’de Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de BM Avrupa Ekonomik Komisyonu “Sınır Aşan Suyollarının ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılmasına Dair Sözleşme”yi (Helsinki Sözleşmesi) kabul etti. Kasım 2003’te, Komisyon’un Madrid’deki toplantısında “Sınırları Aşan Suyollarının ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılmasına İlişkin Sözleşme” tadil edilmiş ve BM’ye üye tüm devletlerin bu sözleşmeye katılması kabul edilebilir görülmüştür. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin parlamenti-Milli Meclis, Mart 2000’de aldığı kararla Helsinki Sözleşmesi’ne katılmıştır. Ne yazık ki kendisini demokratik bir devlet olarak tanımlayan Ermenistan, son 30 yılda söz konusu Sözleşmeye taraf olmak istemedi. Sebebi ne? Bunun nedeni, Ermenistan’ın Okçuçay’ı sınır ötesi ağır metallerle kirletmesi ve Okçuçay havzasını “ölü bölge” haline getirmesiyle ilgili yukarıda belirtilen gerçekleri aklımıza getirdiğimizde daha da netleşiyor. Ermenistan Okçuçay’ı kirleterek sadece Azerbaycan’ın ekolojisine zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Güney Kafkaz bölgesini ve Hazar Denizi havzasını ekolojik bir felakete sürüklüyor. Yani Ermenistan bugün de insanlığa karşı çevre terörü yürütmeye devam ediyor. Şunun bir sonu olacak mi?
Dünyada çevrenin korunmasıyla meşkul olan uluslararası kuruluşlar ve kamu kuruluşları nihayet Azerbaycan’ın hak sesini duyabilecek mi?

Selim Balayev “Ekoloq-2010” Çevre Eğitimi Derneği Başkanı
Bakü, Azerbaycan

