RUMEN GÖZÜYLE EDİRNE
Edirne’de, görülmemiş güzellikte, şahane bir yapı olan Selimiye Cami’yi ziyaret etmekteyim. Caminin bahçesinde kendini II.inci Sultan Selim’ın, Mimar Sinan’dan bu harika yapıyı inşaat etmesini istediği, mazide kalan zamanlardaki gibi hissedebiliyorsun.
Gözlerimi kapatıp, ceylan gözlü güzel kızlarla dolu haremdeki şehzadelerin gülüşlerini, sultanların seslerini, odalıkların buyruklarını duymuş gibi oluyorum.
Caminin içinde Kapadokya’nın güzel ve hünerli dokumacılarının elleriyle yaptığı harika ve çeşitli renkli halılar görülmektedir.
Camiyi terk ederek, karşıya geçip, benim gibi güzellik ile hoşluğu, maziyle şimdiki zamanı birleştirmekten zevk alan başka insanların yanında bir çay içmenin hazını alıyorum. Edirne’den İstanbul’a arabayla yola çıkıyorum.
İlkbahar mevsimi havaya damgasını vuruyor ve iki kıtada bulunan ülkeye güzel esinti getiriyor. Işınlarıyla güneş tebessüm ederek sıcaklık vermekte. Bitmesini istemediğim bir rüya yaşıyormuşum gibi. Yolda, tarihten gelen ve ziyaret edilmelerini bekleyen muazzam binalar, yüzyıllarca yıllık ormanlar, av konaklarına rastlamaktayım.
Ruhumdaki ve hayallerimdeki İstanbul’a doymaksızın yediğim haşlanmış mısır, kavrulmuş kestane ve fıstıklı dondurmanın daima hasretini çekiyorum!
Yazar: Mirela Makaveiu
Türkçe çeviri kaynağı: TIKLA OKU

