HAMDİ YILMAZ & Mankurtlar Diyarı

Daha önce de yazdım. Ama bir daha tekrarlamanın yine zamanı.  1992- 1993 yıllarında Onunla tanışmama birkaç kez ramak kalmışsa da, gündelik işlerin telaşı buna mani oldu. Pek çok şeyde olduğu gibi bu konuda da şu anki pişmanlığımın bir faydası yok. O’na her hafta gidip gelen dostumun anlattıklarını dinledikçe, güzel bir rüyanın gerçek oluşuna sevinir gibi sevinirdim. Amsterdam’da yaşadığım o yıllarda, O Lüksemburg’da Büyükelçi idi.

“Geçmişini unutmuş, bedeniyle ve ruhuyla karşı tarafın buyruğu altına girmiş, yeni efendisine yaranmak için kendi değerlerine, ailesine ihanet edenlerin ortak adı” nedir sorusuna, kos koca Türk dünyasında az çok mürekkep yalamış her insanın vereceği cevap ne olabilir?

Elbette, “Mankurt”!

“Mankurt” kavramını sosyolojik bir terim yapma ve tüm Türk dünyasına benimsetme başarısı ise O’na ait..Yani, dünyadaki sağ duyu sahibi her Türk’ün Kırgızistan’daki Atabeyit Anıt Mezarı’na gidemediği için yüreğinde kıldığı cenaze namazı ile 2009 yılında bu dünyadan uğurladığı, dünyanın en büyük yazarı Cengiz Aymatov’a..

“Aytmatov’un eserlerindeki başlangıç, aynı zamanda bitiştir. Başlayan her şey biter, biten her şey de yeni bir başlangıçtır. Zamanın erdiği bozkırlarda, gün, yüzyıl kadar uzun; geçen yüzyıllar ise bugün kadar yakındır aslında.”

Bu yorumu, Hınıs’ın Toprakkale köyünde öğretmenlik yaparken, tabiatın sabahtan akşama kadarki olan değişimine bakarak çok düşündüm. Aymatov’un, “Gün Olur  Asra Bedel” romanındaki anlatım ustalığını aslında ben Toprakkale’de kavradım.

Aymatov, Gün Olur Asra Bedel romanında, kahramanı Yedigey’in can dostu Kazgangap’ın sağlığında, Kırgız efsanelerinin birinde adı geçen Nayman Ana türbesinin yer aldığı Ana Beyit bölgesine gömülmek isteyişini söylemesini ve vasiyetin yerine getirilmesi için çabalanan günü anlatır.

“Her şey, bir devenin sırtında Ana Beyit mezarlığına yol alan cenaze konvoyunun en önünde giden Yedigey’in bilincinde oluşur ve gelişir. Sarı Özek’teki istasyondan kutsal mezarlığa giden cenaze konvoyunun başını çeken Yedigey, can dostu Kazgangap’la yaşadıklarını, bu kısa yolculuk sırasında geri dönüşlerle bilinç üstüne çıkarır. Yedigey, koca ömrü, bir güne hatta saatlere sığdırır; geçmişin, şu anın ve geleceğin aynı şey olduğunu, deve sırtındaki bilinç akışlarında yaşar ve yaşatır.”

***

10 Haziran 2008’de yitirdiğimiz Aymatov’un ardından yazdığım yazıda “O’nun ömrünün bitişi, milletinin dirilişi için bir başlangıca vesile olur” temennisinde bulunmuştum. Şimdi anlıyorum ki, Mankurtlar Diyarı’nda bu temenninin gerçek olması için kendisini Türk olarak hissedenlerin çok emek sarf etmesi, çok ter akıtması gerekiyor.

Buna hazır mısınız?

Kırgızistan’da yaşananlar onu bize bir kez daha hatırlatıyor.

(Bu yazı 8 Mayıs 2010 tarihinde yayımlanmıştır)

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir