KAYBOLAN CENNET, ADAKALE -4

1453’te İSTANBUL’UN FETHİ’NDEN SONRA

İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar’a kadar uzanmıştı. Moldova’da, Stefan cel Mare (Büyük Ştefan), “Hristiyanlığın kapıları”nı koruyordu. Severin Kalesi surları 275 sene herkesin kahrına dayandı.

Ancak Sultan Süleyman 1524’te geldiğinde, Türklerin ağır bir hücumundan sonra, Severin Kalesi’nden sadece bir sur kalmıştı. Bunun adını da daha sonra Sever’in Suru diye adlandırmışlardı. 1718’de Severin Kalesi düştükten ve Macarlar Mohaç’ta yenildikten sonra, Buda ve Banat bölgeleri, ‘Paşalık’ haline getirildi.

Süleyman, Tuna’da Golu Kalesi’ni ele geçirmiş, Vodita manastırının duvarları XVIII. yüzyıla kadar sarılacaktı. Şu ana kadar, Severin’in Hristiyanlığı ve ortaçağ yaşamı büyük provalardan geçmişti. Bütün bu savaşlarda burada iki Hristiyan kilisesi, Katolik ve Ortodoks kiliseleri Avrupa’yı ikiye bölerek, kimliğin korumasına ve Müslümanlığa karşı mücadele vermişlerdi.

Severin Kalesi düştükten sonra, Macarlar Banat bölgesine çekiliyorlar ve Saan Adası (gelecekte Ada- Kaleh) Orşova’nın yanında “sınır kale” görevini almıştı. Avusturyalılar, 300 sene kaleyi korumak için büyük mücadele veriyor ve başarıyor. Bu dönemde Osmanlı ve Habsburjik savaşları yapılıyor.

Romenlere gelince zaman zaman Türklerin yanında, zaman zaman da onlara karşı savaşıyorlardı. Romenler, “Türkleşme” fikrinden korkuyorlardı. Çünkü hem dinlerini hem de otonomiyi kaybedeceklerdi. XVI. Yüzyılın sonlarına doğru Mihai Viteazul (Kahraman Mhai) birazcık da olsa “Hilal”in kuvvetini korkutmuştu. Bunu ancak 1600’de iki Romen devletini birleştirerek başarmıştı. Mihai Viteazu, barışı başarmıştı. Savaşlar ülkeyi kurutuyordu. Anlaşılan o ki, Tuna Kaleleri, herkesin dikkatindeydi. Tuna kaleleri içinden, Ada- Kaleh’in tek olmak gibi ve trajik bir kaderi vardı. Tarihçilerin neden bu kaleyi fazla dikkate almadıkları bilinmiyor. Belki Türklerin yüzünden, çünkü onlar burayı daha fazla adalaştırmışlardı.

Osmanlı’nın kuvvetinin azalması ancak 1683’te Viyana önlerinde ortaya çıkıyor. Ada- Kaleh için önemsiz ve olaysız bir dönem geçiyor. Gümüş yapımı bulunan bir pankart o dönemde İspanyol gelenekli İsrailli bir azınlığın adadaki varlığını da ispatlıyor. Yahudiler Balkanlar’da XV. Yüzyılın sonlarında varlıklarını göstermeye başlamışlardı. Portile de Fier (Demir Kapılar)’na önem veren ilk Avusturyalı Federigo Veterani oldu. Adayı Askeri stratejik noktası olarak belirlemişti: “Böyle Tuna’ya hâkim olabiliriz ve bütün savaş başarılarını ele geçiririz” diye Viyana’ya rapor yazıyordu.

1688’de Türkler ile Avusturyalıların savaştığını gösterir belgelere göre, Türkler birkaç yüz gemiyle Belgrad’tan çekilirken, Veterani bu haberi aldığında Orşova bölgesindeydi.

Veterani ise, “Bu haberi aldığımda, silahların ele alınmasını emrettim. Yanımıza d’Erbeville Baronu da çağırdım. Türklerin gemilerini durdurmak için elimizden geleni yaptık fakat başaramadık” diyordu…

1699’da Karlofça barışından sonra, Türkler Transilvanya’ya tekrar sahip oluyor ve Timişan Banat bölgesinin bir bölümüne de ele geçiriyordu. Adanın bulunduğu Orşova’da buna dahil. İbrahim Paşa buraya 4 bin işçi getirerek, ada ve Orşova’ya yeni camii, askeri koruma duvarları yapmaya başlıyor. Bütün bu çalışmalar, bir sene sonra durduruluyor. Passarowitz (1718) barış anlaşmasından sonra, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu bütün Banat, Timişan, Oltenia, ve Sırbistan bölgelerine hakim oldu. Türklerin hakimiyetinde sadece Dobruca ve Kuzey Basarabya kalmıştı…

                                                            YARIN: ADAKALE’DE İLK TÜRK İZLERİ

Hazırlayan: İLMİA SÜLEYMAN

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir